Muhsin Ertuğrul, bir yemekte; «Niçin bir piyes yazmıyorsun?» sualiyle, tiyatroyu, «hayatın (kantite) gibi değersiz ve geçici yüzünü değil, (kalite) gibi derin ve sonsuz şahsiyetini zapteden ve onu molozlarından ayıklayarak tasfiye eden, tıpkısını, fakat başka türlüsünü gösteren mistik bir ayna» olarak gören Necip Fazıl’ın yıllardır içinde gömülü bir hasrete dokunur. O anda, Şehir tiyatrosuna bir eser teslim etmek için sadece 20 günlük bir süre kalmıştır. Hemen kararını verir ve 7 gün içinde «Tohum»u bitirir.
1935 senesinde Muhsin Ertuğrul tarafından sahnelenen «Tohum» piyesinde olay, Anadolu’nun işgal edilmiş bir köşesinde, Maraş’ta cereyan eder.
Vatan sadace bir toprak parçasından ibaret değildir. Dolayısıyla vatanı müdafaanın gizlediği bir aksiyon; aksiyonun gizlediği bir fikir; ve fikrin gizlediği mahrem bir benlik olmak gerekir.
Tohum, millî mücadeleyi, Anadolu halkının öz benliğinde mevcut ruhun bir fışkırışı olarak gösterir.
(Yazıldığı tarih; 1935)